SON DÖNEM İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ YAKLAŞIMLARI

Şirket üst yönetimin, organizasyonun hedeflerine varabilmesi için yararlandıkları kaynakları sıralamak gerekirse; bu kaynaklar ürün, para, personel, yer ve zaman kavramları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bahsi geçen bu kaynaklar dahilinde en önemli olanı ve üst yönetim tarafından en zor yerine getirileni kuşkusuz genel manada personel olarak isim verdiğimiz durum asıl olan insan kaynağı birimidir.

Şirket üst yönetimin, organizasyonun hedeflerine varabilmesi için yararlandıkları kaynakları sıralamak gerekirse; bu kaynaklar ürün, para, personel, yer ve zaman kavramları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bahsi geçen bu kaynaklar dahilinde en önemli olanı ve üst yönetim tarafından en zor yerine getirileni kuşkusuz genel manada personel olarak isim verdiğimiz durum asıl olan insan kaynağı birimidir. İlk kez 1970 yılında isminden bahsedilmeye başlamış olup ve bu kavramın dört aşamadan meydana geldiğini anlatmak olağandır. Bunları sırlamak gerekirse;

  • Bilimsel Yönetim Yaklaşımı,
  • İnsani İlişkiler Yaklaşımı,
  • Personel Yönetimi Yaklaşımı
  • İnsan Kaynakları Yönetimi

yaklaşımlardır.

BİLİMSEL YÖNETİM YAKLAŞIMI

Frederick W. Taylor’un ilk defa ortaya çıkarmış olduğu bu yaklaşım,  verimlilik yükselişine yönelik olarak, çalışan kişilerin ve şirket içinde var olan üretim sürecinin sıkı bir biçimde denetim ve kontrol altına alınması elzemliği öngörmektedir. W. Taylor, organizasyonun sorunlarından ziyade verimlilik üzerine eğilimin olması gerekliliğine inanmıştır. Bu bağlamda sistem analizinin ana konusunu insan kaynağı olarak çalışan personeller oluşturmaktadır. Bilimsel Yönetim Yaklaşımı içinde varlığını sürdüren Taylorizm’in uzantısı görünümünde ve eksikliğini tamamlama niteliğinde olan Fayolizm ise, bilimsel düzenin kurallarını sadece çalışanlar ile sınırlamanın ilerisinde işin içine birde yöneticileri de katmışlardır.  Bu sebeple de şirket ile yönetim faaliyetleri ilk kez geniş kapsamlı olarak analiz edilmiştir.

İNSANİ İLİŞKİLER YAKLAŞIMI

Şirket içinde çalışan kişilerin iş performanslarını arttırma noktasında fiziki yorgunluk, teşvikli ücret sistemi vb. değişkenler karşısında analizini gerçekleştirmeye çaba gösteren araştırmalar, organizasyonel davranışı belirleyen psikolojik ve toplumsal nedenler üzerine eğilmişlerdir. Personeller ile gerçekleştirilen sözlü mülakatlar ve şirket içinde ki üretim sürecinde çalışan kişilerin doğrudan gözlemlenmesi yolu ile personellerin birbirleri ile olan karşılıklı etkileşimleri sonucunda biçimlenen grup yapısı ve kültürü üzerinde şiddetle durulmuştur. Neo -Klasik Organizasyon Kuramı olarak da isimlendirilen söz konusu bu deneysel incelemeler, personelin şirket içindeki durumlarını anlamayı ve açıklamayı amaçlamıştır. 

PERSONEL YÖNETİMİ

Kurallara, prosedürlere ve normlara göre gelenekselleşmiş bir yönetim anlayışı içinde yer alan Personel Yönetiminde, çoğunluk olarak bürokratik yaklaşımların öne çıktığı görülmektedir. Bu yaklaşım ile en başlarda yalnızca belgeleme ve dosyalama gibi işlemler üzerinde yoğunlaşılırken, endüstri ilişkilerinde meydana gelen gelişmeler akabinde çalışan personele ve onların kazandıkları sosyal haklara yönelik kayıtları tutan bir birim meydana gelmiştir. Personeli istihdam etme ve gerekli birimde işe alım işlemleri, personellerin yaptıkları devamsızlıkların ve işe geç kalmanın belgelenmesi, personelin hastalığı ve kaza sonrası tutulan raporlar, disiplinsizlik sorunları ve bu benzeri dosyalamalara dayalı bürokratik anlayış yaygın olmuştur.

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

Personel Yönetiminin ki geleneksel örgüt kuramlarına dayanan bu yaklaşım, 1980’li yıllardan bu yana, terk edilmeye başlanması ile yeni bir trend olarak önem kazanan ve artışa geçen İnsan Kaynakları Yönetimi, her şeyden evvel rekabet ortamında stratejik bir unsur olarak kabul edilmeye başlanan insana ve insan merkezli insan kaynaklı yönetimi anlayışına dayanmaktadır. İnsan kaynağının üretimine yönelik diğer kaynaklar ile beraber nasıl sağlanacağına, nasıl istihdam edileceğine ve nasıl yönlendirileceğine dair kavramsal bir durum sunulmaktadır. Şirketlerin hedeflerini en etkin biçimde gerçekleştirmelerini ve sosyal sorumluluklarını yerine getirmelerini varsaymaktadırlar.